• Odabaşı Mah. Uğur Mumcu Cad. No:37 Antakya/HATAY
  • info@defnehastanesi.com

Doktorum Bilgilendiriyor

  • Uzm. Dr. Filiz ALTINOK YİĞİT
  • Kalp Damar Cerrahi Uzmanları
  • Doç.Dr. Murat RİFAİOĞLU
  • Dyt. Gizem AYABAKTI
  • Op.Dr. Yusuf KİBAR
  • Uzm.Dr. Ali ERSOY
  • Uzm.Dr. Ebru Hacer GÜNDÜZ
DERMATOLOJİ UZMANI UZM DR EBRU HACER GÜNDÜZ BİLGİLENDİRİYOR SEBOREİK EGZAMA

Seboreik Egzama; daha çok saçlı deri, yüz, kaşlar, burun kenarı, yanaklar, kulak iç ve dış kısımlarında, pembe renkli kızarık alanlar üzerinde sarı yağlı kepeğimsin kabuklanmalar şeklinde ortaya çıkan bir Egzama’dır.

Seboreik Egzama nedeni nedir? Bu tür Egzama derimizde zararsız bir şekilde yaşayan Malaszesia isimli mantar mikrobunun aşırı artışı ve buna deri savunma sisteminin verdiği aşırı yanıt nedeni ile oluşur.

Hastalığın bulguları nelerdir? Hastadan hastaya değişmekle beraber özellikle burun kenarı, yanaklar, kulak iç ve arka kısmı, kaşlar ve saçlı deri sınırında kırmızı pembe zemin üzerinde ince beyaz kabuklanmalarla ortaya çıkar. Hastaların çoğunda rahatsızlık verecek bulgu yoktur. Bazen göğüs üstünde, koltuk altlarında da ortaya çıkabilir. Saçlı deride kepeklenmelerle seyredebilir. Hastalığın tanısı nasıl konulur? Tanısı klinik muayene ile kolayca konulur. Ancak bazı durumlarda diğer hastalıklardan (özellikle mantar hastalıklarından) ayırmak için tetkik istenebilir. Hastalık tamamen tedavi edilebilir mi ? Uygulanan tedavilerle hastalığın bulguları geçici bir süre ortadan kaldırılabilir. Tamamen tedavi olması her zaman mümkün değildir.
Seboreik Egzama sık görülen bir hastalık mıdır? Toplumda %5’e civarında görülür. Ancak hastalar çoğunlukla bu durumun farkında bile değildirler.
Saçlarda kepeklenme ile ilişkili midir? Saçlarda kepek oluşumu seboreik Egzama hafif derecedeki bir türü olup erişkinlerin yarısında görülür. Kepeklenmesi olan herkeste seboreik dermatit görülmez ancak seboreik dermatiti olan hastaların büyük kısmında kepeklenme de vardır.
Hastalık hangi durumlarda artış gösterebilir? Yorgunluk ve duygusal stres hastalığı artırabilir. Hangi mevsimlerde daha sıktır? Kış aylarında daha sıktır. Yaz aylarında hastalık daha hafif seyreder.
Tedavide hangi ilaçlar kullanılır? Tedavi bulguların olduğu vücut bölgesine göre belirlenir. Saçlı deri: Burada, Çinko pirition, selenyum sülfit, ketokonazol içeren kepek karşıtı şampuanların düzenli kullanılması ile bulgular tamamen kaybolur. Kepeklerin kalın olduğu hastalarda salisilik asitli solusyonlar yardımcı olabilir.
Yüz, kulak ve burun civarı: Buradaki mantar mikrobunu azaltmak için mantar karşıtı kremler önerilir. Bunun yanında kızarıklığın belirgin olduğu durumlarda ise kortizonlu kremler faydalı olur. Kulak iç kısmı için ise kortizonlu solusyonlar, kulak damlaları faydalı olur.
Vücut: Gövde, sırt, koltuk altı gibi bölgelerde olduğunda o bölgelerin mantar karşıtı şampuanlarla yıkanması, şampuanın o bölgede 5-10 dakika bekletildikten sonra durulama yapılması iyi sonuçlar verir.

DÜNYA TÜBERKÜLOZ GÜNÜ

Robert Koch tarafından 24 Mart 1882 de mycobacterium tüberculosis basili tanımlanmıştır. En sık akciğerlerde olmak üzere hemen tüm vücut organlarında hastalık yapabilmektedir. Akciğer tüberkülozu yüksek bulaştırıcılık riski nedeniyle hem hastayı hem de toplumu tehdit eden bir sağlık problemidir.
Halk arasında ince hastalık olarakta tanımlanan hastalığa Hipokrat ' phytisis ' ( tükenme/erime) demiştir. 1940 yılında tüberkülpz basilini öldürülebilen ilaçlar ulunmuş ve salgınların önüne geçilinebilmiştir. Buna rağmen halen en çok ölüme yol açan hastalıklardan biridir.
Dünya nüfusunun % 25 i verem mikrobu taşımaktadır.
Solunum yoluyla alınan basil verem enfeksiyonuna yol açar. Vücutta verem basili sessiz olarak durur. Enfeke olan kişilerin % 5 i 1-2 yıl içinde aktif verem hastası olur. Vücut direnci azaldığında sesisz basil verem hastalığına yol açar.
Verem hastalığı açısından riskli gruplar; 5 yaş altındaki çocuklar, yaşlılar, HIV enfeksiuonu olan kişiler, bağışıklığı baskılayan tedavi alan kişiler, silikoz, diyabet, kronik böbrek yetmezliği, lösemi, lenfoma ya da baş, boyun, akciğer kanseri olanlar, sigara içenler, ilaç bağımlılığı olanlar ya da alkol kullananlardır.
Belirtileri ise; en erken ve en sık belirtisi 2-3 haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk, kan tükürme, balgam çıkarma, nefes darlığı ve göğüs ağrısıdır. Erken teşhis ve tedavi hayati öneme sahiptir. Güneş görmeyen ortamlarda basil daha uzun süre canlı kalır.
Öksürürken ağzın kapatılması çok önemlidir. Tedavi olmakla bulaştırıcılık kaybolur. Tedavi olmayan hasta 10-15 kişiyi enfekte eder. Düzenli ilaç kullanmakla hastalık 6-9 ayda tamamen iyileşebilir. İlaçlar verem savaş dispanserlerinde ücretsiz olarak verilmektedir. Çocukları veremden korumak için doğumdan 2 ay sonra BCG aşısı uygulanmaktadır.
Dengeli ve düzenli beslenmeyle, sigara içmemekle, sık sık el yıkamakla, ortamı sık havalandrmakla ve ilaçları düzenli ve yeterli süre kullanmakla hastalığı atlatmak mümkündür.
Sağlıklı günler dilerim.
Dr. Ali ERSOY

Glokom Nedir?

Halk arasında "Göz Tansiyonu" veya Karasu hastalığı adıyla da bilinen glokom, milyonlarca insanı etkileyen yaygın bir göz hastalığıdır. Tedavi edilmez ise görme kaybına neden olabilir. Glokomda, göz içindeki sıvı basıncı, görme yeteneği için gerekli olan göz sinirine zarar verecek düzeyde yüksektir. Sıklıkla 40 yaşın üzerinde oluşan glokom genellikle yıllar içinde çok sinsi ilerler. Bu süre içinde glokomlu kişilerin bir bölümünde de hastalığa ait herhangi bir belirti görülmez. Glokom, birçok hasta tarafından ancak ileri dönemde ve belirgin görme kaybı ortaya çıktığında fark edilebilir. Glokomda görme kaybı oluştuktan sonra geri dönüş olmadığından erken tanı önemlidir. Normal göz muayenesi sırasında tespit edilen anormal göz içi basıncı artışı hastalığın ilk belirtisi olabilir. Göz doktorunca düzenli aralıklarla yapılan muayeneler glokomun erken tanı ve tedavisi için en iyi yoldur.
Bazı hastalarda göz tansiyonu ileri yaşlarda ani olarak krizle ortaya çıkabilir. Şiddetli göz ağrısı, görme azalması, gözde kızarıklık ve bulantı, kusma ile kendini gösterir. Acil tedavi gerektirir. Bebeklikte ve çocukluk çağında izlenengöz tansiyonunda gözde sulanma, ışığa karşı hassasiyet ve gözde büyüme izlenir.

Glokoma ne sebep olur?

Normalde bazı göz dokularının beslenmesi için göz içerisinde sürekli olarak bir sıvı yapılır ve bu göz içi sıvısı aynı zamanda süreki olarak da bazı yollarla gözü terk eder. Glokom, göz içi sıvısını dışarı boşaltan kanallarda yapısal olarak tıkanıklık oluşması nedeniyle sıvının yeterli boşalmaması ve buna bağlı olarak göz içi basıncının artması sonucu oluşur. Yükselen göz içi basıncı görme sinirine zarar vererek sinirin ölümüne neden olur. Bazı hastalarda ise göz içi basıncı normal olduğu halde görme sinirindeki kan akımının bozuk olması nedeniyle görme siniri aynı şekilde tahrip olur . Görme siniri hücreleri öldüğü zaman da kalıcı görme kaybı oluşur.

Glokom nasıl teşhis edilir?

Glokom dikkatli bir göz muayenesi ile teşhis edilir. Teşhise yönelik göz muayenesinde göz doktoru:
-Tonometre adı verilen bir aletle göz içi basıncınızı ölçer. Göz dibi muayenesi yaparak göz sinirlerini inceler. -Gerekli görürse görme alanında kayıp olup olmadığını belirlemek için görme alanı testi yapar.
-Görme siniri ve sinir lifi tabakasını inceleyen ileri yöntemler de uygulanabilir.
Hatırlayın ki glokom herkeste olabilir. Glokoma bağlı görme kaybını engellemenin tek yolu erken tanıdır. Görme alanında glokoma bağlı belirgin hasar olmadıkça hasta bu kayıpların farkına varamaz. Bu nedenle düzenli aralıklarla göz muayenelerinin ve göz tansitonu ile ilgili testlerin yapılması önemlidir.

Kimler de göz tansiyonu oluşabilir?
Göz Tansiyonu her insanda ortaya çıkabilecek bir hastalıktır. Bununla birlikte bazı faktörler hastalığın ortaya çıkma riskini arttırabilir.
Glokom riskini arttıran faktörler şunlardır:
-İlerleyen yaş
-Ailede glokom öyküsü (Genetik yatkınlık)
-Sigara
-Şeker hastalığı
-Yüksek-Düşük kan basıncı
-Miyopi
-Uzun süreli kortizon tedavisi
-Göz yaralanmaları
-Migren
Bu özelliklere sahip kişilerin glokom yönünden göz muayenelerini yaptırmaları uygun olur.

Glokom nasıl tedavi edilir?

Glokom öncelikle göz içi basıncını düşüren çeşitli ilaçlarla tedavi edilir. Bu ilaçlar genellikle göz damlası şeklindedir. Gerekirse cerrahi ve laser girişimleri de uygulanabilir. Bu tedavilerin amacı hastanın kalan görmesinin korunması . Kriz ile ortaya çıkan tipinde tedavi çok acildir. Doğuştan glokomda ise tedavi esas olarak cerrahidir. Bazı hastalarda birden fazla cerrahi girişim de gerekebilir.Glokom ancak göz doktorunun düzenli kontrolü altında olduğu zaman başarılı olarak tedavi edilebilir.

Ramazanda Beslenme

Ramazan ayında azalan öğünlerin yanında azalan fiziksel aktiviteler metabolizmada yavaşlamaya ve birçok değişikliğe sebep olur. Sağlıklı bir oruç süreci geçirmek için yeterli ve dengeli beslenme ve uygun fiziksel aktiviteler yapmak son derece önemlidir. Öğünlerimizi 2 ana 1 ara öğün olarak bölerek gün içinde alınması gereken enerjiyi sağlıklı bir şekilde güne bölmüş oluruz.
Akşam iftar zamanı orucumuzu çok ağır olmayan yemeklerle açmalıyız. 3-4 adet badem veya 2 adet kuru hurma ile suyumuzu içtikten sonra hafif olan yemeklerden çorba ve yanında yeşillik veya söğüş ile ön atıştırmalığımız yapabiliriz. Daha sonra midemize ve kendimize 5-10dk dinleme süresi tanımalıyız. İftarda kesinlikle çok miktarda yemekten ve çok hızlı yemekten kaçınmalıyız. Tatlı seçiminizi iftardan hemen sonra yapmak yerine birkaç saat sonra ara öğünde tercih etmek ve ağır şerbetli tatlılar yerine hafif meyve tatlıları veya dondurma tüketmek daha sağlıklı olacaktır.
Günlük hayatımızda nasıl azar azar, sık sık beslenmek gerekiyorsa ramazanda bunu sürdürmeliyiz. Gün boyunca alamadığımız besin öğesi ihtiyaçlarımızı karşılamak zorundayız. Bunun için öğün sayısı artırılmalı ve mutlaka sahura kalkılmalıdır. Sahurda yeterli sıvı alınmalı, aşırı yağ ve tuzlu besinler tüketilmemelidir. Eğer alerjiniz yok ise mutlaka yumurta sahur öğününde mutlaka olmalıdır. Yumurtanın yanında 1-2 dilim peynir ile protein ihtiyacını karşılamış oluruz. Tam tahıllı ekmek, ceviz, badem, çiğ sebzeler ve taze meyveler sağlıklı bir sahur öğününde bulunması gereken yiyeceklerdendir.
Sağlıklı bir oruç süreci geçirmek için yeterli ve dengeli beslenme ve uygun fiziksel aktiviteler yapmak son derece önemlidir. İftardan sonra yarım saatlik yürüyüş sindirimin kolaylaşmasına yardımcı olacaktır. İftar ve sahur arasında yeterli su ve bunun yanında maden suyu içmek gün içinde kaybedilen sıvı ve mineral ihtiyacını karşılayacaktır.

Acıktırmayı geciktiren besinler?

Kaliteli proteinler arasında yer alan yumurta tok tutmada en etkili besinlerden biridir.
Sahurda tüketeceğimiz tam buğday ekmeği daha az kalori ile daha uzun süre tokluk sağlamanıza yardımcı olacaktır. Pide ve beyaz ekmek iftarda tercih edilebilir.
Süt ve süt ürünlerini sahurda bulundurmak tokluk süremizi uzatmamızı sağlar. İçerdiği yüksek protein ile çabuk acıkmamızı engellemektedir. Sahurda süte yer açmak içerisinde bulunan kalsiyumun yağ yakımını yardımcı etkisinden faydalanmamızı sağlayacaktır.
Tarçın, kan şekerini düzenleyen, metabolizmayı hızlandıran tarçın mucize baharatlar arasındadır. Ramazan ayı süresince tarçını bol miktarda kullanmak aç kaldığımız süre boyunca tokluk süremizi uzatacaktır. Tarçını her yerde kullanabiliriz. Sütümüzde, yoğurdumuzda, suyumuzda veya çayımızda kullanabiliriz.

Laparaskopik (Kapalı) Böbrek Ameliyatı Nedir?

Sorularla kapalı böbrek ameliyalarını tecrubeli hekimimiz Doç. Dr. Mehmet Murat Rifaioğlu hocamızdan ögrenelim...

Günümüzde Böbrek Alınması Ameliyatları Nasıl Olmalıdır?

Böbreğin ameliyatla alınmasına ''nefrektomi'' denir. Açık ve laparoskopik (kapalı) böbrek cerrahisi, eskiden aynı temel cerrahi prensiplere göre yapılmaktayken, günümüzde gelişen teknoloji ve cerrahi uygulamalarla, yeni trend olarak böbrek ameliyatları, laparoskopi veya robotik olarak kapalı yöntemlerle yapılmaktradır.

Kapalı Nefrektomi Yöntemi Nasıl Uygulanır?

Açık operasyon, böbreğin olduğu bölgeye, 15-20 cm uzunluğunda kesilerle yapılıyorken kapalı operasyonlarda ise bu kesinin yerine vücuda 1 cm'lik bir kesiden sokulan kamera yardımı ile ameliyatlar yapılmaktadır.

Kanser Olmayan Durumlarda Böbrek Cerrahisi Nasıl Olmalıdır?

Kanser olamayan böbrekte yapılan cerrahiye ''basit nefrektomi'' denir. Son yıllarda benign böbrek patolojilerine cerrahi müdahalelerde açık cerrahi yöntemler giderek yerini laparoskopik prosedürlere bırakmıştır. Basit nefrektomi için yeni standart cerrahi teknik laparoskopik nefrektomi olmuştur.

Kanser Olan Böbrek Cerrahisi Nasıl Olmalıdır?

Böbrek tümörlerinde ise durum biraz tartışmalı olmakla birlikte, yaklaşım için öneriler genelde tümörün evresine göre değişiklik göstermektedir; lokal evreli dediğimiz, böbrek içinde sınırlı kanser varlığında, böbrek tümörlerinde laparoskopik radikal nefrektomiyi yani kapalı böbrek cerrahisini standart kabul eden birçok cerrahi merkez mevcuttur ki Defne Hastanesi'nde rutin olarak uygulamaktayız.

Kapalı Nefrektomi Kimlere Uygulanıyor?

Normal şartlarda açık nefrektomi olacak tüm hastalara, kapalı nefrektomi ameliyatı uygulanabiliyor. Nadir durumlarda kapalı olarak başlanan ameliyat açık ameliyata döndürüle biliniyor.

Kapalı Nefrektomi Riskleri Neler?

Kapalı nefrektomide görülebilecek komplikasyonlar açıktan daha az sayıda ve şiddettedir.
Kapalı Nefrektomi ameliyatlarının riskleri arasında; kanama sebebiyle tekrar ameliyat olmak, dalak ya da bağırsaklarda yaralanma, büyük damarlarda pıhtılaşma, pulmoner emboli (akciğer embolisi) ve az da olsa ölüm riski bulunuyor. Kısacası açık operasyonda görülebilecek riskler daha hafif ve az oranda laparoskopidede görülebilir.

Kapalı Nefrektomi Ameliyatı Sonrasında Süreç Nasıl Yaşanıyor?

Böbrek kapalı yöntemle çıkarıldığında, ameliyat kesileri küçük olduğundan karında ciddi bir ağrı hissedilmiyor. Ağrı az da olsa, hastanın rutin ağrı kesici tedavisi ile ağrısı hissedilmiyecek seviyeye iniyor.
İlk gün yavaş yavaş sıvı gıdalar alınmaya başlanıyor. İlk gün hastanın yürümesi isteniyor. Ameliyat sonrası, ikinci veya üçüncü günde evine gidebiliyor.
Hastanın ameliyat sonrası ilk bir hafta 5 kg'dan ağır yük kaldırmaması isteniyor. Aktivite düzeyinizi bu süre içersinde giderek arttırılması öneriliyor. İki haftadan sonra, daha önce yapılan normal aktiviteler tam olarak yapılabiliyor.Taburcu olduktan bir hafta, bir ay, altı ay ve bir sene sonra kontrole gelinmesi isteniyor.

Son Olarak Sizin Tecrübeniz Nedir?

Ben laparoskopi eğitimimi ilk 1997'de başladığım İstanbul'da üroloji asistanlığım sırasında başladım. 2008'de Amerika UCSF üniversitesinde ürolojik kapalı cerrahiler üzerine eğitim aldım. 2009'da Osmaniye Devlet Hastanesi mecburi hizmet zamanımda ilk kapalı böbrek kisti ve nefrektomi ameliyatlarını gerçekleştirdim. 2011'de başladığım akademik hayatımda Mustafa Kemal Üniversitesi'nde ilk kapalı böbrek koruyucu kanser ameliyatını gerçekleştirdim ve asistan eğitimi verdim. 2015 yılında Almanya Helbron kliniğinde ileri laparoskopi ve robotik cerrahi eğitimi aldım. 2016 yılında Amerika UAB üniversitesinde kapalı ürolojik kanser ameliyatları üzerine eğitim aldım. 2018 yılından itibaren Defne Hastanesi’nde böbrek ameliyatlarını laparoskopik olarak birçok vaka ile Hatay ilimizde en son teknolojiyi kullanarak, en ileri tedavi yöntemlerimizi uygulamaktayız.

KALP DAMAR HASTALIKLARI İLE İLGİLİ MERAK EDİLENLER

KALP KAPAK HASTALIKLARI NASIL OLUŞUR?

Kalp kapakları, kalp odacıkları içindeki kan akımını doğru şekilde yönlendiren, her kalp atımı ile birlikte açılıp kapanan yapılardır. Dört adet kalp kapakçığı vardır: mitral, aort, triküspit, pulmoner kapak. Kalp kapak yapısının bozularak işlev yapamaz hale gelmesi sonucu kalp kapak hastalığı oluşur.Kapakçıklarda hastalık iki şekilde gelişebilir, kapağın daralması ve/veya yetmezliği (geriye doğru kan kaçırması). Kapak hastalıklarının sebebi genetik, ileri yaş, enfeksiyon, kalp kası hastalıkları gibi çok çeşitlidir.Kalp kapak hastalıkları uzun yıllar belirtisiz seyredebilir. Muayene sırasında doktorunuzun üfürüm duyması sonucu tesadüfen tespit edilebilir. Kapak hastalıkları mekanik bir sorun olduğundan ilaçlar ile tedavi edilemez, ilaç tedavileri ancak hastalığın ilerlemesini veya belirtilerin hafiflemesini sağlayabilir.
Kalp kapak hastalıkları genelde yavaş seyirlidir, ancak ileri düzeylerde kalp yetmezliği, inme, ritim bozukluğu ve bazen ani ölüme yol açabilir. Bu nedenle kapak hastalarının aralıklar ile ekokardiyografi tetkiki ile izlenerek kapak cerrahisi zamanının belirlenmesi gereklidir. Uzun vadede kalp kapağına yönelik cerrahi girişim gerekecektir, bu kapağın onarılması veya tümüyle değiştirilmesi şeklinde olabilir.

KALP KAPAK HASTALIKLARINDA CERRAHİ HANGİ HASTALAR İÇİN GEREKLİDİR?

Kapaklarda genel olarak iki türlü hastalıktan dolayı cerrahi müdahale gerekebilmektedir:
• Stenoz: Kapağın daralması
• Yetersizlik: Kapağın tam kapanmaması
Kalp kapaklarının biri veya birkaçında saptanan darlık veya yetmezlikler: Kapak tamir edilerek (plasti) veya değiştirilerek (replasman) tedavi edilmektedir. Kalp kuvvetli adelelerden meydana gelen güçlü bir pompadır ve vücutta mevcut olan 5-7 litre kanı sürekli olarak vücutta dolaştırır. Bu günde ortalama 7 bin 500 litre kanın pompalanması demektir. Kalp kapakları bu sistem içinde akımın tek yönde olmasını sağlayan oluşumlardır. Kalp odacıkları arasında yer alan dört kapak mevcuttur: Aort, mitral, triküspid, pulmoner. Kalp kapaklarında meydana gelen bir darlıktan kanın geçişi zorlaşır, kalp kapakçığı yetmezliği sorununda ise geri kaçan kan kalbin yükünü arttırır. Her iki durumda da kalp adalesi zorlanır ve kalbin odacıkları genişleyerek kalp büyümesine neden olur. Müdahale edilmez ise kalbin normal fonksiyonları bozulur ve kalp yetmezliği meydana gelir. En çok mitral ve aort kapaklarda hastalık görülür.

KALP KAPAK AMELİYATLARINDA KAPAK DEĞİŞİMİ YA DA KAPAK TAMİRİ ARASINDAKİ FARK NEDİR?

Kapak hastalıklarında hasar görmüş bir kapak görevini yapamaz ve bu da kalbe zarar verir. Kapak cerrahisinde amaç hasar görmüş kapağın görevini yerine getirmesini sağlamaktır. Yaygın olarak hasar görmüş kapak metalik bir kapakla değiştirilir. Metalik kapağın uzun dönemde oluşturduğu sorunlar nedeniyle( tüm ömür boyunca coumadin kullanımı ve takibi, enfeksiyon riski, pıhtı oluşumu ve felç, metalik kapağın hasta ve çevresini rahatsız eden sesi) tüm Dünya' da artık cerrahide esas amaç hastanın kendi kapağının tamir edilmesidir. Genel görüş hastanın kendi tamir edilmiş kapağının en kaliteli metalik kapaktan daha sağlıklı olduğudur. Bü yüzden bu konuda uzmanlaşmış cerrahlar tercih edilmelidir.

MİNİMAL YA DA KAPALI KAPAK CERRAHİSİ NEDİR?

Bilimsel adı ”sağ anterolateral mini-torakotomi” olan ve sağ koltuk altından 4 veya 5 santimlik kesi ile yapılan kalp kapağı tamir ve değiştirme ameliyatlarıdır. Normal cerrahide iman tahtası tamamen kesilir ve ciltte göze hoş görünmeyen ortalama 20-30 santimlik bir yara izi oluşur. Bu nedenle hem hastanın iyileşme süresini uzatan kemik kesisini ortadan kaldırmak hemde ameliyat sonrası göze hoş görünmeyen yara izinden kurtulmak için kapalı kapak cerrahisi geliştirilmiştir.

MİNİMAL KAPAK CERRAHİSİNİN NORMAL CERRAHİYE GÖRE FARKLARI NELERDİR?

• Kesi daha küçük olduğundan ameliyat sırasında daha az kanama olur ve komplikasyon riski daha düşüktür.
• Göğsün ön tarafında ameliyat izi olmadığından estetik açıdan iyi bir görünüm sağlar ve psikolojik olarak hastayı olumsuz etkilemez.
• Kalbe ulaşırken meydana gelebilecek doku hasarlarının önüne geçilmesini sağlar.
• Komplikasyon ve enfeksiyon riski düşüktür.
• Hastaya ikici bir kalp ameliyatı gerektiren durumlarda sorun oluşturmaz.
• Hastanın daha erken taburcu olmasını sağlar

KİMLER MİNİMAL KAPAK CERRAHİSİNE UYGUNDUR?

Genç hastalar için, özellikle şişman, şeker hastalığı, kalp yetmezliği gibi risk faktörleri olanlarda ideal bir yöntemdir. Yaşlı hastalarda da mitral ve triküspit kapaklar için kolaylıkla yapılır; fakat 75-80 yaş üstü, kronik akciğer hastalığı olanlarda ve daha önceden sağ göğüsten akciğer ameliyatı geçirmiş hastalarda tercih edilmez. Bu grup hastalarda özellikle aort kapak değişimlerinde yine estetik ve az hasarlı olması açısından önden küçük bir pencere açılması tercih edilir.

MİNİMAL KAPAK CERRAHİSİ SONRASI İYİLEŞME VE NORMAL YAŞAMA DÖNÜŞ SÜRECİ NASILDIR?

• Hasta daha erken günlük hayatına dönebilir, sosyal ve cinsel yaşantısında problem oluşturmaz.
• Hasta ameliyat sonrasında sırt üstü yatmak zorunda değildir, istediği pozisyonda yatabilir.
• Hasta 2 hafta sonra araba kullanabilir.
• Hasta göğsünü korumak zorunda değildir.
• Hasta hareket sınırlamasıyla karşılaşmaz, yüzebilir ve ağırlık kaldırabilir

Genital Bölgede PRP

Genital bölgede PRP tedavisinde trombositlerin içeriklerindeki büyüme faktörleri ve sitokinlerle yara iyileşmesini arttırma ve koordine etme özelliğinden faydalanılır. Araştırmalar sonucunda PRP ; yara iyileşmesi ve doku yenilenmesinde oldukça etkili olduğu saptanmış. Böylelikle genital bölgenin gençleştirilmesi, sıkılaştırılması, cinsel isteksizlik, idrar kaçırma, genital kararma gibi konularda da PRP uygulamaları gündeme gelmiştir..

Genital Bölgede PRP Kullanım Alanları

Vajina içine ve dış genital bölgeye uygulanabilir. Vajina içine yaptığımız genital PRP uygulamalarında amacımız , doku yenilenmesi ile cinsel isteksizlik ve orgazm sorunlarına çözüm bulmaktır.
Yine menopozdaki kadınlarda sık görülen vajinal kuruluk tedavisinde genital / vajinal PRP uygulamaları ile vajinanın yenilenmesini ve kayganlık, esneklik sağlamaktayız .PRP nin bir diğer kullanım alanıda tamamen kozmetik amaçlı olarak, dış genital bölgenin dış dudaklar gibi, sıkılaştırılması ve gençleştirilmesine yönelik uygulamalardır.
Dış dudaklara gençleştirme ve renk açma için genital bölge PRP si uygulanabilir.
Bazı idrar kaçırma tiplerinin tedavisine yardımcı olmak amacı ile , vajina üst duvarı ile idrar yolu arasına genital PRP uygulanabilir.
Epizyotomi ( doğumda yapılan kesi ve dikiş) izlerinin düzeltilmesinde genital PRP uygulaması yapılabilir.
Vajina içine , vajinal kuruluk ve ağrılı cinsel ilişkinin azaltılması için genital PRP uygulaması yapılabilir. Klitoris, G noktası ve vajinanın uyarılmaya duyarlı noktalarına ,O shot (orgazm tedavisi) için genital PRP uygulaması yapılabilir.
Genital Bölgede PRP Uygulama Sıklığı Genital bölge PRP uygulamaları; 2-3 hafta ara ile 3-4 seans yapılır.
İşlem ağrılı bir işlem değildir. Vücudun herhangi bir bölgesine uygulanan PRP işlemindeki ağrıdan öteye geçmez.
İşlem sonrası hasta hemen taburcu olabilir . Genital bölge PRP tedavisi sonrası bir hafta ilişki yasağı önerilir.

Kan Yönetim Rehberi   Tahlil Sonuçları   Bizi Değerlendirin   Sağlık Köşesi